*Yahyâ abi’nin dediğine göre,
rind’lerin akşam’ı..böyle olurmuş..
hadi bakalım..
Dönülmez akşamın ufkundayız, vakît çok geç,
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç.
Cihâna bir daha gelmek hayâl edilse bile,
Avunmak istemeyiz böyle bir teselliyle..
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan,
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan,
Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece..
Gurûba karşı bu son bahçelerde keyfince,
Ya aşk içinde harâb ol, ya şevk içinde gönül,
Ya lâle açmalıdır göğsümüzde, yâhut gül..
Interlock bey dogru demis walla… hele bi de ada sahillerinde bir kayigin icinde mehtaba bakip soyluyorsaniz, hele bir de tuttugunuz baliklari biraz sonra bir adanin kiyisinda izgara yapip yanina da bir sogan kirip limon sikacak iseniz, radyoda sarki da ciziltili cikiyor ise…
Daha Allahtan ne istiyonusss CANDAN HANIMMMMMM… :)
Yaw ben bu kadar yemek ornegi ile samimi soyluyorum kitap yazsam ulkeyi sismanlatabilirim gibi geliyo:)
ne dersiniz??
Dün yine bir yerde târiz eylemişler merkebe,
Bilmiyorlar kim atarsa pek yamandır çiftesi!
Hiç de lâf altında kalmaz çok zekidir köftehor,
Kim ona “eşek” dese,birden “babandır!” der sesi.
Yelken taktık devedeki hörgüce iyi mi:))Ben gidiyorum ya yemek hazırlayacağım daha:)Msnden beter ettik burayı Candan’cım candan candan affet artık beni.Sevgilerimle..
Tamam Muzmin Bey bıkmayın efendim!Ayrıca bıkmamak için yazmaya devam etmemeniz de kâfiydi!Bükülmediğiniz kadar bükemez oldunuz bugün…Saygılarımla…(Yine vakit aldım gördünüz mü?Bu aklı havada olan gençler neler de yapıyor!Ancak siz bilmezsiniz Muzmin Beyi deli etmenin bıktırmanın zevkini:))Hoşcakalalım..
Umrunuzda olmasın Muzmin Bey ;
istediğinizi de söyleyin bu yeni yetme çok seviyor ustasını boynuzun kulağı geçme derdi yok inanın!Seviyenin düştüğünü nasıl tespit ettiniz bilmem!Ben öyle düşünmedim yazdığımı da art niyetle yazmadım.Sabır güzel haslettir ama benim taşırıp nefret uyandırma gibi bi gayem yok.On günde bir sizinle tango iyi geliyor!Ah arada bir de ayaklarıma basmasanız:)Arada da fena tekmeliyorsunuz bu eşeği ama olsun:)Sevgiler..Bu sefer ciddi gittim:)
istediğinizi de söyleyin bu yeni yetme çok seviyor ustasını boynuzun kulağı geçme derdi yok inanın!
Sevmek fiilini de ‘usta’si sevmiyor. Onun yerine, karsilikli saygiya dayanan daha tutarli, daha sogukkanli, daha seviyeli bir munakale tercih eder bu ‘usta’ dediginizi sandigim eternal cirak.. Muhabbet de degil, munakale..
Seviyenin düştüğünü nasıl tespit ettiniz bilmem!
tespit icin bir otorite olmak gerekiyor. Ben ise kanaatimi soyledim; ki, ayni sey degil. Bence seviye tam olarak surada dustu:
Dün yine bir yerde târiz eylemişler merkebe,
Bilmiyorlar kim atarsa pek yamandır çiftesi!
Hiç de lâf altında kalmaz çok zekidir köftehor,
Kim ona “eşek” dese,birden “babandır!” der sesi.
Uzayda hayat var mı?:P
Burada kullandiginiz kelimeleri de uslubu da hic begenmedim.. Fakat, sabrettim.
Ben öyle düşünmedim yazdığımı da art niyetle yazmadım.
Bu, maalesef, hafifletici degil. Bilakis, daha da beter yapiyor durumu..
Sabır güzel haslettir ama benim taşırıp nefret uyandırma gibi bi gayem yok.
Nefret etmek aliskanligim pek yoktur. Ilgi sahamdan cikarmak vardir, ama, yoksaymak nefret etmek anlamina gelmez benim icin. Nefret etmek tasimaktir. Tasimam, birakirim.
On günde bir sizinle tango iyi geliyor! Ah arada bir de ayaklarıma basmasanız:) Arada da fena tekmeliyorsunuz bu eşeği ama olsun :)
Anladim. Ama, bundan sonra olmayacak. Ne tango ne tekme. Cunku, sizden ben bir sey edinmiyorum. Bana bir katkiniz olmadigi gibi, benim de size bir katkim olmuyor. Faydasilik bu kadar karsilikli olunca, hic olMAmasini tercih ederim.
Yani, siz benim sorduklarima cevap vermeyecekseniz, sadece raksetmek meraginda olacaksaniz, ben o oyunda yokum; bir daha olmayacak.
Burdan devam edip ne sizi ne kendimi daha fazla yormamın bi anlamı yok.Cevap vereceğim lakin burdan değil!Bu sayfayı daha fazla meşgul etmeyeceğim!Burdan size söyleyebileceğim tek şey büyüğümsünüz siz nasıl diyorsanız ne diyorsanız doğrudur:)Hoşcakalalım!
ben ne yazdım, ne anlaşıldı, nereye çekildi çok da dert değil.. yazdıklarımı benden sonra, isteyen istediği gibi anlıyor ve buna bir itirazım olamaz. ancak yorucu geçen bir günün sonunda geldiğimde blogumda gördüklerim doğrusu övünç duyacağım şeyler değil. keşke falan da demek istemiyorum şimdi. olması gereken olmuştur elbette.. ancak ben küfür bile edeceksem besmele gibi dursun isterim. seviye gerçekten de önemlidir. her ne kadar edepsiz görünüyorsam da benim de kendime göre bâzı sınırlarım var. insanlar birbirine sövecekse bile, belli bir üslup içinde olmalıdır. yani araya akraba ve talukat girince, kişileri biraz aşıyor diye düşünegeliyorum. yani birine kızdıysam doğrudan ona söylerim, babasına sövmem gibi gibi..
kaldı ki şurada acizane yapılmaya çalışılan şey, ufak alıştırmalardan, denemelerden, hoşluklardan ibaret olsun isterim ve buna da azami gayreti gösteririm. verilen karşılıkları, göğsümde yumuşatmak suretiyle pas etmek alışkanlığına da sahibim. bunun aksini gösterecek bir delili kimsenin çıkarabileceğini sanmam.
olan olmuştur. keşkeyle falan geçirecek bir anımız dahi yok. üzücü müdür? benim açımdan evet. üstelik kendimi gafil avlanmış sayıyorum. tam da blogdan uzak kaldığım şu ara bunların cereyan etmesi vaktinde müdahale edememiş olmam beni daha çok üzüyor. elbette kimseye karışacak halim dahası kimsenin benim savunmama ihtiyacı olduğunu sanmam ama seviye dedim ya, evet işte belki ona müdahale ederek bir parça mani olabilirdim tatsızlığa. niye olsun ki bunlar..? anlamakta güçlük çekiyorum. ama kimsenin beni anlamasına muhtaç değilim yine..
Vecihe,
özür dilenecek mercii ben değilim ki.. ben bana yapılanı unutmayı bilirim. hatta en iyi bunu bilirim. ama burada yapılan bana değildir aslında ve ben -bana dokunmayan yılan, bin yaşasın- zihniyetinde değilim sadece.
başka yerlerde benim başıma çok geldi, özellikle iş hayatında. mesela toplantılardan önce herkes bir karar alır, sözcülük işini de bana verirlerdi. herkesin şikayetçi olduğu şeylerle ilgili.. iş toplantıya gelince ben hariç herkes susardı. patronlarla tek başına savaşmak işi de hep bana düşmüştür ve bu yüzden iş değiştirmelerim çok olmuştur.
tartışalım, paslaşalım, ama tatsızlıklar hiç olmasın dilerim..
hayat çok kısa ve yeterince tatsız.
Yum gözlerini,
yitir kendini karanlıkta
gözkapaklarının
kırmızı yaprakları altında!
Yazmadan ,uğradığımı belli etmeden geçemedim iyi geceler..
gözlerimi yumunca
kocaman bir ışık
daha önce görmediğim
bilmediğim cinsten
beni korkutan karanlık değil
aydınlık
bir de kırmızı
şimdilerde
iyi gecelerimiz olsun..
*Yahyâ abi’nin dediğine göre,
rind’lerin akşam’ı..böyle olurmuş..
hadi bakalım..
Dönülmez akşamın ufkundayız, vakît çok geç,
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç.
Cihâna bir daha gelmek hayâl edilse bile,
Avunmak istemeyiz böyle bir teselliyle..
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan,
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan,
Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece..
Gurûba karşı bu son bahçelerde keyfince,
Ya aşk içinde harâb ol, ya şevk içinde gönül,
Ya lâle açmalıdır göğsümüzde, yâhut gül..
….
Interlock bey dogru demis walla… hele bi de ada sahillerinde bir kayigin icinde mehtaba bakip soyluyorsaniz, hele bir de tuttugunuz baliklari biraz sonra bir adanin kiyisinda izgara yapip yanina da bir sogan kirip limon sikacak iseniz, radyoda sarki da ciziltili cikiyor ise…
Daha Allahtan ne istiyonusss CANDAN HANIMMMMMM… :)
Yaw ben bu kadar yemek ornegi ile samimi soyluyorum kitap yazsam ulkeyi sismanlatabilirim gibi geliyo:)
ne dersiniz??
..işbu kelâm..
..Fatih Bey’e yalakalık dahi anlaşılsa..
* o yâr benim..kime ne?
..bâb’ında levity bir yaklaşımla;
..walla doğru söze heç bişi denemez..
..denmemelidir..
..aynı kelâm;
..bir binâ içün; …. iken,
..bir binâ içün; adalar sahilini..dahi..
..sandal sefalarını çağrıştırıyor..
..ve Fatih Bey; ALOOO diyor..
..bitekme atıyor..âh!..
..ne çok ihtiyacımız var ahir günlerde..
..bu tekmelere..diyor..
..son verirken..
..öperim..severim..endişe duyarım..
..canım window sakinlerim..efendim..
Sevgili Interlock,
bugün Âşık Hüdâyigillerdeyim, bakın ne diyor ozan :
Aşık olmak bir alemdir
Tatmayanlar anlamaz ki
Her sözü bir mücevherdir
Tartmayanlar anlamaz ki
Kim ki haktan olsa cüda
İbadetten almaz gıda
Bu yolda başını feda
Etmeyenler anlamaz ki
Sil gönlünün kem pasını
Gütme benlik davasını
Daim hasretlik yasını
Tutmayanlar anlamaz ki
Hüdai’yim kalksın perde
Aşk ateşi yanar serde
Eyüp gibi dertten derde
Batmayanlar anlamaz ki
Suat Bey,
anladım.
anlamadım.
olsun iyi böyle..
sizin için de Âşık Hüdayi’den şöyle diyelim :
Adım adım gezdim gurbet elleri
Gezdim ama kardaş gel de bana sor
Ömrümün yükünü dert sıraladım
Dizdim ama kardaş gel de bana sor
Genç yaşımda terk eyledim yurdumu
Geri dönüp gözlemedim ardımı
Gönül defterine gizli derdimi
Yazdım ama kardaş gel de bana sor
Hüdai hastayı eylerim nazar
Ben kendi içimde kurdum bir pazar
Bu kötü nefsime kazmasız mezar
Kazdım ama kardaş gel de bana sor
Fatih’ciğim canım kardeşim,
sen geldin ya, neş’e de geldi :) nerden buldun bu kızı böyle..? de kheyirli uğurlu ossun.. Âşık Hüdâyi der ki :
Bahar geldi çayır çimen yürüdü
Yaylaya göçmenin zamanı geldi
Dağlar yeşil giydi karı eridi
Suyundan içmenin zamanı geldi
Çok şükür bu yıl da erdik bahara
Gülü gördü bülbül başladı zara
Açıldı sinemde bin türlü yara
Yine dert açmanın zamanı geldi
Pınarı var ormanı var gölü var
Çiğdemi var çiçeği var gülü var
Arısı var peteği var balı var
Bunları seçmenin zamanı geldi
Hüdai zamanın geçer boşuna
Kuşlar bile hep kavuştu eşine
Şimdi bu mevsimde dağlar başına
Yar ile kaçmanın zamanı geldi
Işık olmayan yerde nasıl oluşur gölge..
Âraf’la eşdeğerde, cyberland is this bölge
[yalap şap bir deneme işte]
..kurulmasa idi..
..cyberland=âraf bölge..
..ışık da olsa..
..nasıl meydana çıkardı..
..gölge?
..yalap şap’a eşdeğerli..
..bir yalap şap..daha..
..altta kalmamalıyım ya!..
İnsaf yoktur bunda gerçi
Küstürmeye hele seni
Mesul olmam ben meğer çi
Sala dilden dile seni
Divit leşker durmir azır
Zaptı zordir bunun, mirim
Müteyakkız kıta hazır
Men yazmirem, kalem yazır..
..miralay’sın dedi usta’m..
..alay’ım nerde, hani?
..zaptı zordur dedi, nun’un..
..tuttu,kayz’a verdi beni..
..paşa; müşir olacaksa..
..küstürmeye zabitini..
..valla mes’ul olur bundan
..kazanamaz rütbesini..
Kaleme söyle etmesin böyle
Künyeni o anlatır böyle yada şöyle
Yok arkana yaslanmak huzurla öyle
Hınzırlığındandır başındaki endişe
Tası, çanağı serdin tahtaya
Şimdi vur kafanı baltadan baltaya
Küsüp gitme yanlış yollara
Dirsektesin haydi mola
Paşa-maşa
sümme haşa
Hatır belki
bunca yaşa
masum bakan
gözden akan
İçindeki
nurdan çıkan
hedef alay
ise kolay
Rütbe ne ki?
Makam? hay hay..
Madem dersin ozanım
Şiir söyle kı kanım
Öyle şiir yazanlar
Demeliler o ‘zan’ım..
nehir nehir yağmur
çakmak çakmak şimşek
mısra sayısı boldur
içerik beklemesek
:)
Boşakmasa beyin teri
Burası tam meydan yeri
Muhteva duygudan beri
Öptüm sizleri sizleri
:)
Bu şeyler hem içerikli
hemi de becerikli
Olmağı şart kılıyor!
Aksi: Odun ve balta..
Yarammazsa bir halta
Çileden çıkılıyor
:)
hadi ben kactim..
İçinde felsefeyle
ömrü eyleyen tefsir
Açık ve nükteli
birçok vecize vardır.
Bu koşmalarda
ne karaltılar gördüm
İhtivasına Arş-ı A’lâ dardır.
Allah’ın izni peygamberin kavliyle inceden inceden selametle..Ve hatta selam ve dua ile…
..usta’m..geldim biraz geç..
..gitmişsin..
..ben cevabımı vereyim de..
..rahat uyuyayım bare..
..üslub-perest’lik bizden uzak olsun
..ustam senin dediğin..şiar’dır şiir’e
..üslub-u âli ile dizelim mısraları
..varacak makam yakin olsun müşir’e
ârafı anlamazam
hem okuyup yazmazam
kendi kendime küstüm
çok değilim azmazam
kelâm alır başın gider
kul kula ne bilir söyler
içimize batan güller
kokusu da kalmaz imiş
o dediğim bir anda
an dediğin zamansa
yâd ederim her lâhza
gönül O’nun kime ne
sana Allah dedim bir
Celle Celâlühu bil
herşeyin zıddını gör
kaldı ise serde ser
Kalem; yaz!
Dil: ahrâz
Vâkit: baz
Ömür: nâz
Akıl: az
Geçti yaz
Çukur kaz
ârifin beri târifi var arâfın öte tarafında
müzmine zemindir zamân güm arama gümânında
ârifin beri târifi var arâfın öte tarafında
müzmine zemindir zamân güm görme gel gümânında
da olabilirdi. aliterasyon ve ablam acisindan bence bu daha iyidir.
‘ablam’ degil
‘anlam’ olacakti
tabii ki ?)
Dün yine bir yerde târiz eylemişler merkebe,
Bilmiyorlar kim atarsa pek yamandır çiftesi!
Hiç de lâf altında kalmaz çok zekidir köftehor,
Kim ona “eşek” dese,birden “babandır!” der sesi.
Uzayda hayat var mı?:P
Merkep cahil, konuşur; ona kızmaman gerek
Pederin eşşek olsa sen olmazdın engerek
Sürüngen eşşek olmak, belli, sana has bir sır
Hadi, durma; konuş da çatal dilini ısır!
Aklı bunalınca cehaletten dem vurur
Denize taş atmaz kendini korur
Kırdı kalemi kıvranır durur
Şeytana üzülmüş bir melek gibi
Dümensiz gemi gider mi?
Taş benim, su benim, kalem de benim
Ufkun erişmez ya.. orya gidenim
Vahdet demiştin ya.. benim bedenim
Küfrünü silmene yardım edenim..
Bu kelam sana fazladır bence
Atarsın her dörtlüğe bir pençe
Uzaktan sanıyorlar seni küçük bir serçe
Bu halinle besmeleyi şeytana -ger-çek
Fazlalar gerçekten fazladır bana
Gerçi sen herşeyi fazla sanırsın
Şimdi selam götür bunu babana
Başüstü eylesin sessiz anırsın
Darbe-i felc ile bükülür belin
Kalem tutmaz olur vahdet yazan sağ elin
Yine filozof şairsin lakin
Fiilen hizmete kadir değilsin!!
Hizmete filan talip olan kim
Hademeye hizmet bana yaraşmaz
Felsefe melsefe geçmişte terkim
Zirveye varanı zirveler aşmaz
Cevap kalmayınca dilin döner dolaşır
Mizahın zayıftır söylendikçe bollaşır
Eyleme kalbini her yerde sevda bulaşır
Sakla koyunlara çoban edersin!
Anlamsız ezberler hep bir anlıktır
Marifet değil o papağanlıktır
Bana cevap yaz, rastgele yazma
Ya da devam et ve beni bıktır
Yelken taktık devedeki hörgüce iyi mi:))Ben gidiyorum ya yemek hazırlayacağım daha:)Msnden beter ettik burayı Candan’cım candan candan affet artık beni.Sevgilerimle..
Ok geldi paçamdan bile vurmadı
Söz ettim duvardan öte varmadı
Hoş başladı fakat seviye düstü
Bu muhabbet beni vallah sarmadı
Tamam Muzmin Bey bıkmayın efendim!Ayrıca bıkmamak için yazmaya devam etmemeniz de kâfiydi!Bükülmediğiniz kadar bükemez oldunuz bugün…Saygılarımla…(Yine vakit aldım gördünüz mü?Bu aklı havada olan gençler neler de yapıyor!Ancak siz bilmezsiniz Muzmin Beyi deli etmenin bıktırmanın zevkini:))Hoşcakalalım..
Bikmak..
Seviye dusunce bikarim..
Vaktimi de provokasyonlar degil, kendi keyfim tayin ediyor genelde..
Bukmek meselesine gelince.. Oyle bir niyetim yoktu.. ama, ‘yeni yetme’lerin meydan okumak gibi bir huyu hep olmustur.. hep de olacaktir..
Olsun. Sabredebildiigmiz kadar ederiz..
Umrunuzda olmasın Muzmin Bey ;
istediğinizi de söyleyin bu yeni yetme çok seviyor ustasını boynuzun kulağı geçme derdi yok inanın!Seviyenin düştüğünü nasıl tespit ettiniz bilmem!Ben öyle düşünmedim yazdığımı da art niyetle yazmadım.Sabır güzel haslettir ama benim taşırıp nefret uyandırma gibi bi gayem yok.On günde bir sizinle tango iyi geliyor!Ah arada bir de ayaklarıma basmasanız:)Arada da fena tekmeliyorsunuz bu eşeği ama olsun:)Sevgiler..Bu sefer ciddi gittim:)
Vecihe hanim,
Umurumda olmasa yazmazdim.
Sevmek fiilini de ‘usta’si sevmiyor. Onun yerine, karsilikli saygiya dayanan daha tutarli, daha sogukkanli, daha seviyeli bir munakale tercih eder bu ‘usta’ dediginizi sandigim eternal cirak.. Muhabbet de degil, munakale..
tespit icin bir otorite olmak gerekiyor. Ben ise kanaatimi soyledim; ki, ayni sey degil. Bence seviye tam olarak surada dustu:
Burada kullandiginiz kelimeleri de uslubu da hic begenmedim.. Fakat, sabrettim.
Bu, maalesef, hafifletici degil. Bilakis, daha da beter yapiyor durumu..
Nefret etmek aliskanligim pek yoktur. Ilgi sahamdan cikarmak vardir, ama, yoksaymak nefret etmek anlamina gelmez benim icin. Nefret etmek tasimaktir. Tasimam, birakirim.
Anladim. Ama, bundan sonra olmayacak. Ne tango ne tekme. Cunku, sizden ben bir sey edinmiyorum. Bana bir katkiniz olmadigi gibi, benim de size bir katkim olmuyor. Faydasilik bu kadar karsilikli olunca, hic olMAmasini tercih ederim.
Yani, siz benim sorduklarima cevap vermeyecekseniz, sadece raksetmek meraginda olacaksaniz, ben o oyunda yokum; bir daha olmayacak.
Muzmin Bey;
Burdan devam edip ne sizi ne kendimi daha fazla yormamın bi anlamı yok.Cevap vereceğim lakin burdan değil!Bu sayfayı daha fazla meşgul etmeyeceğim!Burdan size söyleyebileceğim tek şey büyüğümsünüz siz nasıl diyorsanız ne diyorsanız doğrudur:)Hoşcakalalım!
Dusundum de.. yukaridaki yazida kullandigim ‘raksetmek’ kelimesinin yanlis anlasilma ihtimali olabilir..
Aslinda olmamali bence.. sundan dolayi: ben bu kelimeyi ‘tango’ isimli dansin turkce fiil karsiligi olarak kullanmistim.
Ve, belki bilmeyenler vardir diye kisaca anlatayim: Tango, bizim bildigimiz ‘raks’in aksine, saraylarda dogmus bir dans degildir.
Bilakis, izbe ve batakhanelerde baslamistir. Tipki rebbetica filan gibi..
Bu bakimdan, bence ‘raks’ daha asildir –hele tangoya kiyasla.
ben ne yazdım, ne anlaşıldı, nereye çekildi çok da dert değil.. yazdıklarımı benden sonra, isteyen istediği gibi anlıyor ve buna bir itirazım olamaz. ancak yorucu geçen bir günün sonunda geldiğimde blogumda gördüklerim doğrusu övünç duyacağım şeyler değil. keşke falan da demek istemiyorum şimdi. olması gereken olmuştur elbette.. ancak ben küfür bile edeceksem besmele gibi dursun isterim. seviye gerçekten de önemlidir. her ne kadar edepsiz görünüyorsam da benim de kendime göre bâzı sınırlarım var. insanlar birbirine sövecekse bile, belli bir üslup içinde olmalıdır. yani araya akraba ve talukat girince, kişileri biraz aşıyor diye düşünegeliyorum. yani birine kızdıysam doğrudan ona söylerim, babasına sövmem gibi gibi..
kaldı ki şurada acizane yapılmaya çalışılan şey, ufak alıştırmalardan, denemelerden, hoşluklardan ibaret olsun isterim ve buna da azami gayreti gösteririm. verilen karşılıkları, göğsümde yumuşatmak suretiyle pas etmek alışkanlığına da sahibim. bunun aksini gösterecek bir delili kimsenin çıkarabileceğini sanmam.
olan olmuştur. keşkeyle falan geçirecek bir anımız dahi yok. üzücü müdür? benim açımdan evet. üstelik kendimi gafil avlanmış sayıyorum. tam da blogdan uzak kaldığım şu ara bunların cereyan etmesi vaktinde müdahale edememiş olmam beni daha çok üzüyor. elbette kimseye karışacak halim dahası kimsenin benim savunmama ihtiyacı olduğunu sanmam ama seviye dedim ya, evet işte belki ona müdahale ederek bir parça mani olabilirdim tatsızlığa. niye olsun ki bunlar..? anlamakta güçlük çekiyorum. ama kimsenin beni anlamasına muhtaç değilim yine..
Candan;
ne desen haklısın.İncitmek kasıtlı yapmamış olduğumu göz önünde bulundur ve affet lütfen.Bir daha asla olmayacak.Özür dilerim:(
Vecihe,
özür dilenecek mercii ben değilim ki.. ben bana yapılanı unutmayı bilirim. hatta en iyi bunu bilirim. ama burada yapılan bana değildir aslında ve ben -bana dokunmayan yılan, bin yaşasın- zihniyetinde değilim sadece.
başka yerlerde benim başıma çok geldi, özellikle iş hayatında. mesela toplantılardan önce herkes bir karar alır, sözcülük işini de bana verirlerdi. herkesin şikayetçi olduğu şeylerle ilgili.. iş toplantıya gelince ben hariç herkes susardı. patronlarla tek başına savaşmak işi de hep bana düşmüştür ve bu yüzden iş değiştirmelerim çok olmuştur.
tartışalım, paslaşalım, ama tatsızlıklar hiç olmasın dilerim..
hayat çok kısa ve yeterince tatsız.
selamün aleyküm
Elif Hanım (herhâlde),
aleyküm selâm.
evet.
ben de saçmalamayı seviyorum:D
o yüzden ben ütüleri bile yığıyorum:(((((
şey ben kimsenin yorumunu okumadım, sadece “ya siz?”sorusunun cevabıdır:)))