incontrovertible..

I found out the hard way

as one, looks down upon others

it’s too late

for the personified love

it’s too tiring

like telling a futile story

I am a person of few words

I do not have a weasel’s tongue

a word to the wise

with a word

upon my word, for the desire of knowledge

for the love of words

is all

.

.

anadilinden başka dil bilmeyen biri olarak, cüret edip ingilizce bir şey yazmaya çalıştım. EverFever‘a; ayırdığı vakit, yazdığım şeyi anlaşılır hâle getirdiği ve çok ciddi katkıları için bütün kalbimle şükran borçluyum.. nasıl bir tınısı olduğundan hâlâ daha emin değilim ama EverFever kulağa hoş geldiğini söyledi, ben onun yalancısıyım. :) bir de Fatih de la Florida‘ya kocaman bir nanik yapmak istiyorum. bırakın yapıcam. :P bir şey daha: EverFever seni tanıdığım için çok mutluyum. oldu olacak Halid Bey‘e de bir şey söyleyeyim: böyle bir arkadaşa sahip olduğu için kesinlikle çok şanslı. :)

şimdi sözü ustasına bırakıyorum.. ben en çok onun dilini severim:

yüzümde pırıl pırıl sevinç gördüğün gün

nice konakları yıkılmıştır gönlümün

dalgıçsan dal gözlerimin denizine bak

dibinde mahzun bir denizkızı görürsün

Ö. Hayyam

31 responses to “incontrovertible..

  1. Ben bisi demiyorum…. Genclerin hayallerini kirmamak lazim cunkum :)
    Nanigi de aldim , cebime kodum, hatira olarak saklayacagimdur :)

  2. ne güzel etmiş de söylemiş Hayyam…
    ve ne güzel etmişsin de bize demişsin sen…
    :)

  3. Candan hanim bu arada literature gecmissiniz yaw :)
    “weasel’s tongue” ibaresini dunya uzerinde ilk kullanan kisi sizsiniz :)))
    walla bakin google’a :)

    bi de demin bi Amerikali arkadasima sordum nasil olmus diye… dedi ki :It is not too bad, if u know what is she trying to say first” dedi…ben de “do u know what is she trying to say?” diye sordum o da “no, but when u read this kind of stuff, everybody has their own meaning” dedi… bende “de git kafani kirmiyim oglen oglen” dedim :)

  4. Candan hanim,

    anadilinden başka dil bilmeyen biri olmaniz hep ilgimi cekmistir.

    ‘Gelincik’ ya da ‘gelengi’ diye bilinen ‘weasel’i bir isim tamlamasinda kullanmis olmaniz o kadar zor sayilmayabilir –diyelim.

    Ama, anadili Ingilizce olanlar dahi ‘gayr-i kabil- sual’ anlamina gelen ‘incontrovertible’in anlamini bilmezken, sizin bilmeniz ilginctir :)

    Buna ek olarak, ‘for construct’ini da dogru kullanmanizi da not ediyorum.

    Bunlari Filoloji meznlari bile zar-zor becerebilirken sizin hic dil bilmeksizin kolayca gerceklestirmeniz beni cok da sasirtmayacak.. ‘Virgin Birth’ ile karsilastigimda tabii ki :))

    Siirin geri kalan kismini anlamak icin bir sozluk edindikten sonra yorum yapabilecegim –ama, guzele benziyor :)))

  5. ‘gayr-i kabil-i sual’ olacakti.

  6. Candan Hanım, sayenizde şiir öğrenir, oldum.:) Ne güzelmiş, Hayyam!

  7. Weasel’s tongue, İngilizce’de (şu anda) olmayan bir deyim olabilir. Netekim şiir denilen meret kalıplar içerisinde yap-boz oynamak da değildir. Fatih bey :) şiir eleştirisi yapmasını bekleyeceğim son ulus heralde Amerikalılar olurdu :).

    Teşekkür ederim Candan hanım :D Ben elimden geleni, gücüm yettiğince yapmaya uğraştım. Yüzüm kızardı ya şimdi :) Ah bir de halid böyle kadir kıymet bilmez olmasa…

  8. Ben onu deyim olarak degil de “isim tamlamasi” olarak degerlendirmistim kusura bakmayin :) Ne biliyim gozunuz daha yukardaymis ingilizlere yeni deyim kazandirma pesindeymissiniz… :)

    Siir denen meretin kaliplar icerisinde yap-boz oynamak olmadigini elbette bilirim. Netekim “şıracının dili” diyerek ve bunu dunya literaturunde ilk defa kullanan biri olarak ben de tarihe geciyorum :) Ama gectigim yerde kaliyor muyum orasi onemli… Yoksa ibrahim sadri ve yilmaz erdogan dinleyen bir ulusun fertleri de en az Amerikalilar kadar siir elestirisinden uzak durmalilar bence… Ama uzak tutamiyorsunuz iste…

    Bu da benim siirim olsun :

    şıracının dili, yeter artik
    biz o tur seylerin pesinden kosmayi biraktik
    bir hayalperestin tabagindan kalan artik
    acti gozumuzu, durulduk ve akillandik…

    şıracının dili, sussan artik
    geceleri yankilanan sozlerinden bunaldik
    ve bozacilarindan yedirdigin katik
    bogazimizi yakti, ogrendik, uslandik…

  9. Bu arada Everfever Bey demeyi unutmusum kusura bakmayin…..
    Evvelei ve ahiri Everfever bey diyeyim :)

  10. Bey demezseniz daha bir hoşuma gider. Sevmiyorum bana bey denmesini.
    Kusura bakmayın ben de orada yanlış kullanmış olabilirim “deyim” ifadesini, abartılı kaçmış. Ama sanırım demek istediğimi anladınız, “Weasel’s tongue” şeklinde bir ibare ilk defa da olsa kullanıbilir, bunda bir beis yok. Dile yerleşir mi yerleşmez mi, bu o kadar dert değil. (bence)

    Amerikalılara gelince, biz dilimizi mahvetmeyi onlardan öğrendik. Dili çürütme konusunda onlar ağababasıdır, ne ibrahim sadri ibibiği, ne de yıldo erdoğan yarışabilir onlarla. Amerikalıların dinledikleri şeyleri buraya yazmaktan korkuyorum ben. Poe hariç hiç bir şairlerini de sevmem.

    Ben şiir sevmediğim için size şiirle mukabele edemeyeceğim, kusura bakmayın.

  11. Sayin Everfever,
    siir ingilizce olunca insan ister istemez kim bunu okuyacak diye sormak istiyor… Sairin ingilizce bilmeden bu siiri yazmasi da insanin aklina ‘madem kendisi bilmiyor, yardim eden kisinin ingilizceyi kullanma edimleri sorgulanmali midir?” sorusunu akla getiriyor…
    “Weasels word” diye birseyi kullaniyor ingilizler… yanlis yonlendiren , olayi kurtarmaya calisirken yaniltan manasinda… Ama tongue???
    Sirf orasi da degil… Bir suru yonu ile anlatilmak istenenin anlatilabildigi kanaatinde degilim…

    Bir de siiri size yazmamistim zaten :) Sadece ibareyi kullanip tarihe gecmek istedim :) Siracinin dili degil siracinin sozleri yada direkt siraci derdik biz turkiyede… Ama ben yaptim oldu mantigini elestirmek istedim…

    Her neyse ben Candan hanimin turkcesine ve onu kullanim tarzina hayranim… bunu bircok defa da ifade ettim.. Ama bu ingilizce siir calismasi “it doesn’t make any sense at all”… O yuzden de bana nanik yapmis zaten… Ben de nanigi aldim yan cebime koydum…. dum dum dum red candle yani :)

    Not: Sarki sozleri ile siir arasinda bir baglanti kuracaginiz kesin gibi. Ondan amerikalilarin dinlediklerini dile getirmissiniz…. ama Amerikalilarin dinledikleri seyler o kadar cok ki en kotulerini yazip kotuyu mu Amerika icin ornek vereceksiniz? En cok dinleneni mi? Bence bu konuda da aynen Turkiye gibi shake it up shekerim tadinda degerlendirin…

    Unutmayin Amerika Turkiyenin 5 kati nufusu ve bilmem kac kat daha buyuk ekonomisi ile hem Turkiyeden hem de dunyanin geri kalanindan (beyin gocu ile birlikte tabi ki) daha fazla sey uretir ve bu son derece normaldir… Borrat’i da Hotel Rwandayi da Amerikali yapar…

    “You used to captivate me
    By your resonating light
    Now I’m bound by the life you left behind
    Your face it haunts
    My once pleasant dreams
    Your voice it chased away
    All the sanity in me” da der Amerikali sarkisinda
    “I take you to the candy shop
    I’ll let you lick the lollypop
    Go ‘head girl, don’t you stop
    Keep going ’til you hit the spot (woah)” da der… :)))

    Yani demem o ki Amerikalilari alakasiz konularda yargisiz infaz etmeyin… Yada bu isin en dogrusunu kim yapar nation olarak onu soyleyin…. ben ikisine de varim…

  12. Elbette ki şiir ingilizce olduğu için ve şiiri tekrar düzenleyen, editleyen de ben olduğum için her türlü edimlerimi sorgulayabilirsiniz. Yanlış yapmaya meyilli bir insan olduğum da daha önceki yorumlarımda açıktır. Bu yüzden eleştirilebilirim, gocunmam, dert etmem. Öncelikle, “weasel words”ü “weasel tongue” olarak değiştiren benim. Bunu yaparken, “bana göre” büyük bir anlam kaybı yaşanmadan şiirin melodik gücü arttığı için yaptım. Bu şekilde kelimelerle ve deyimlerle oynamanın da bir hata olduğunu düşünmüyorum. Siz yine eleştirebilirsiniz.

    Ancaaaak, “”Yoksa ibrahim sadri ve yilmaz erdogan dinleyen bir ulusun fertleri de en az Amerikalilar kadar siir elestirisinden uzak durmalilar bence”” derken haksız bir genelleme yapmıyorsunuz, fakat benim daha yapmadığım genelleme yanlış değil mi? Baştan önlem alalım hemen. :D Amerikalıların İngilizce dilini mahfettikleri gibi bir önerme (yargı), yargısız infazdır, çünkü bunu söyleyen kişi İbrahim Sadri dinleyen bir ulusun ferdidir.

    Elbette Amerikalı arkadaşınızın görüşlerine de saygı duymak zorundayız, çünkü kendisinin anadili İngilizce olduğu gibi, şiir ve ingilizce konusunda ihtisas sahibidir.

    Demem o ki, benim dilimi bugüne kadar yozlaştırmış olsalar bile, bugüne kadar bu konuda Amerika’nın eline kimse su dökemez. Ve bu şiir işinin en doğrusunu İranlılar ve “Farsça” yaparmış, ben öyle duydum. Hayyam sen ne dersin?

  13. Sayin Everfever,
    zaten suc sizde degil :) Isi size verende dermisim :)
    Yok yani isi size vermesi degil , isi birine vermesi suc bence :)
    Neyse Candan Hanim bana kafa kol dalmadan ben bi ara kovuguma cekileyim… Nedense her an o Pink Panter filmlerinde arka plandan atlayacak Capon havasi var su siralar :)

    Dil yozlastirma meselesinde ise Amerikalilarin eline kimse su dokemez tabi ki… Ama Osmanli gibi dusunurseniz bunun bir corruption mi yoksa bir zenginlik mi oldugunu degerlendirmenizde bir bakis acisi degisimi olacagini dusunuyorum… Yani diline Arapca, Farsca, Ermenice, Rumca ve icindeki barindirdigi tum halk dillerinden kelimeler katarak zengin bir dil yaratan Osmanlidan bahsediyorum… Bir de ingilizce kullanilan kelimelerden Fransizlara has bir tepkiyle tiksinti duyan yeni nesil Turkce savascilari var bir de… aman hersey birbirine girdi kim neyi savunuyor ne diyor anlamiyorum… Bi adam Turkceyi savunuyor sonra gidip bunu sadece ingilizce kelimelere karsi bir savasa donusturuyor falan… Neyse zaten neremiz dogru ki daha laikligi tanimlayamadik…

    Ibrahim Sadri konusundaki ornegi ise sizin Amerikali siirden ne anlar elestirinize karsilik olarak o zaman Turkler de anlamaz demeye getirmek icin kullanmistim. Yoksa ikisi de anlamaz demiyorum bence ikisi de anlar… Hemide bence ikisi de Farsilerden daha guzel anlar cunku kulturleri son yuzyillarin icine kapanik kulturunden daha genistir, zengindir ve disaridan bircok kaynakla beslenir…

    Candan hanima buradan bir kere daha selam eder, gecmis anneler gununu mubarek eder, bilardocu gardasina selam eder , saygilarimi sunarim… hormetler…

  14. iyi insandı değil mi lâfın üstüne gelen?!
    herkimse işte.. ;)
    yâni Fatih bu kadar olur! ben ingilizce bilen adamı gözünden tanırım. sende de öyle oldu ama yemedi tabi benim yazdığım şeyi düzenlemek di mi?! :)) şimdi niye benim editörüme lâf ediyon?
    hem yassah mı kardeşim, istediğim dilden yazarım. öğreniyoz işte böyle böyle.. niye hor görüyon garibi? :P ben seni hiç ibraam sadri, yılmaz erdoğan okuyosun diye eleştiriyo muyum? yoo. ee daha ne o zaman?! takdir etsene şu fukarayı. hayır yâni onu da yapmıyon bâri seni everebilecek tek adamın üstüne ne gidiyon?

    for everfever

    fatih’i de eversene
    ona da bir el versene
    tepemize çıktı uşak
    ne edek diyiversene

    :))

  15. Manolyacım,
    valla Hayyam ne derse güzel der. başımın tâcıdır!
    ben de onun lâfını satıyom işte. ;)

  16. Müzmin Bey,
    yeni bir meryem vak’ası değil bu. elimde sözlük dolaşıp duruyorum. söylediğiniz şeyler de abartı bence. filoloji mezunu nasıl bilmez canım bunları.. sözlükte yazıyor hepsi. valla ordan buldum. sağolsun Everfever da düzenledi, gramer hatalarımı düzeltti (gramerden hele hiç anlamıyorum, orda sözlüğün de sözü geçmiyor :) ). yazdığım şeyin neye benzediğinden hâlâ emin değilim. bir denemeydi. zavallı ömrümde bunu da yapmadan gitmeyeyim dedim. olay bu. büyütülecek bir tarafı yok gerçekten. Fatih niye bu kadar sorun etti anlamıyorum. insanda haset olur da bu kadarına pes valla! ;)

  17. Ekmekçikız Hanım,
    Hayyam çok güzeldir.. okumaya doyamazsınız. tabi benim gözümle okursanız. ;)

  18. EverFever,
    olur mu hiç öyle şey.. tekrar tekrar teşekkür ederim. bakma sen Fatih’e, o ne yapıyosa gıskanşlığından yapıyo! :))

    Halid de Kıymet’i bilir ama Kadir’i bilmez bence. sence? ;)

    bir de şu hitap meselesi var. en son giderken nasıl hitâb ettiysen öyle kalsın, olur mu..?

  19. Candan Hanim,
    Didigim gibi turukce bi siiri ingilazcaya cevirebilme kaabiliyetine sahibim emme annamadigim bir ingilizce ile yazilmis bi siiri birakin duzeltmeyi turukceye bile ceviremem… Cevirecek birini bulmusunuz o da ruyasinda kabus gormus … Bence bu ikisi baglantili :)

    Saka bi yana walla everebilme ihtimali oldugunu bilsem daha iyi davranir, ingilazcanin kullanimina methiyeler duzer ama siir duygusuz olmus bisiye benzememis felan derdim…

    her neyse canimiz sagolsun he mi???

    dear everfever
    do me a favor
    find me a lover
    my dear brother
    please try harder
    :)

  20. halk diliyle yazılmadığı için anlamaman normal Fatihcim. :)) ama sen yazmışsın bak ne güzel, bütün okuyanlar bi’ seferde anlayacak şimdi bunu, hiç merâk etme! :P

    herneyse canımız sağolsun tabi..

    bu arada son yazıma bi’ göz atıvir. eccük gulersin belki. ;)

  21. Cano Hanım,

    Muzmin Bey’e kesinlikle katılıyorum. Bence de siz milleti keriz yerine koyuyonuz Cano Hanımcığımız.

    Everfevereverandforeverefervesantablet Bey,

    Anladım siz bu “bey”den tiskiniyonuz, eşşek arısı sokasıca dilim bu blogistanda özel isim gördüğü anda kuyruğuna “bey” ya da “hanım”ı yapıştırmadan durameyyo, hemi de majiskülle başlatarak. Kusuruma bakmayınız kendi adıma.

    Konstantin Bey,

    Ne o öyle “sayın”lar mayınlar? İsmi trene benzeyen yukarıdaki kıymetli blogistan şahsı kardeşimize “sayın” diyerek hakaret mi ediyonuz? Allallaaaa… sayıynan kendinize geliniz, yoksam ben gelecem Florida’ya. Zaten buralarda darbe üstüne darbe yemekten sıkıldım.

    Muzmin Bey,

    Sizinle onyüzmilyonbin konu hakkında olduğu bu konuda da mutabık olmak beni çok mutlu etti. Teşekkürlerimi kabul buyrunuz efenim.

    Beni dinleyen bütün ablalarıma abilerime teşekkürü bir borç bilirim. Ciao.

  22. “olduğu” değil, “olduğu gibi” olacaktı Muzmin Bey.

  23. Hem sizinle bir hesabımız var görülecek Konstantin Bey. Malikanenize not bıraktım uğrayıp.

  24. Everfevereverandforeverefervesantablet Bey’e ikinci not:

    Efenim siz Konstantin Bey’e bakmayınız, çok iyi çocuktur esasında. Nikaragua’ya kız bakmaya gitti, böyle oldu garibim.

  25. hah hah haaa :))
    Metin Beyciğim,
    bunu yapmayı nasıl başardığımı bilmiyorum ama VALLAHİ ve de BİLLAHİ İNGİLİZCE BİLMİYORUM! ALLAH CANIMI ALSIN Kİ BİLMİYORUM YAU!

    şimdi inandınız mı bana?

    ilgilenenlere özel not: bir devlet lisesinden mezunum. orada da haftada birkaç saat fransızca görüyorduk (tamam, 1o üzerinden hep 10 alıyordum sınavlardan) ama onun dışında yabancı dilde hiçbir ders görmüşlüğüm, kursa gitmişliğim, ingiliz (veya amerikalı) sevgilim bilem olmamıştır. îtinâyla duyurulur!

  26. Metin Beyciiim!
    ne yapmam lâzım üstâd?!
    söyleyin yapayım.
    haa buldum! aslında bu metnin orjinali Fatih’in elinde mevcut. ortaya çıkarmasını ASLA istemem emme eğer müslümansa benim ingilizce bilmediğime yemin edebilir azından. :))

  27. Evet metnin orijinali elimde mevcuttur ve sifreli bir kasada bir kopyasi basima bir is gelebilir dusuncesi ile saklanmistir…
    Ve Muzluman oldugumu ispatlamak adina olmasa bile burada huzurlarinizda yemin ederim ki eger Candan hanim ingilizce biliyorsa, yanlis biliyor :)))

  28. Candan hanim,

    Merak ettim: Ingilizce karsiligi ‘incontrovertible’ olan kelime Turkce nedir?

    Yani, bir Turkce-Ingilizce (ve hangisi) sozlukte neyi ararsam ‘incontrovertible’i bulurum?

  29. Müzmin Bey,
    insafınız kurumasın e mi!
    bunu bana mı soruyorsunuz..?

    olsun, ben yine sazanlığımdan tâviz vermeyip cevaplayacağım sorunuzu.
    bi’ kere ben türkçe -ingilizce değil, ingilizce-türkçe sözlükten bakıyorum.
    incontrovertible; ”tartışılmaz, kesin” olarak görünüyor elimdeki sözlükte. ama ‘gayr-i kabil-i sual’ tam da benim istediğim karşılığı oluyor bu kelimenin.
    umarım suâlinize yeterli cevâbı verebilmişimdir efenim. yok eğer, yeterli gelmezse dünyâda ilk yetersizlik sınavına giren kişi olmaya bile râzı olacağım bu gidişle. :))

Yorum bırakın